"Ne dünyaya gelirken sordular ne de giderken, ben bu geliş gidişten bir şey anlamıyorum" der Ömer Hayyam. Hakikaten insan ne için yaşar sorusunu arada sırada sormak gerekir. Çünkü insan denilen varlık, ben merkezli (egosantrik) bir yapıya sahiptir. Hayvanlar aleminde; türüne göre yaşam standartları hepsi için aynı ve eşittir. Ya et, ya da ot yemek gibi. Ama insanda sahip olduğundan daha çok şeylere sahip olma dürtüsü sürekli olarak türdeşlerinin üzerine geçmek, daha çok şeyler ele geçirmek savaşını başlatır. İşte böylece hak etmediği halde kendinden daha zayıf olanları sömürmek ve haksızca sahip olma davranışına yönelmeye neden olur.

1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı kaybedilmiş hakları geri almak, hak ettiği yaşam standartlarına ulaşabilmek için emekçinin, işverene sesini duyurması için vardır. Oysa ki; 1 Mayıs'ın üzerinden henüz bir hafta geçmeden "kira artış oranları" belli oldu. Devlet, kiraların en fazla yüzde 48 arttırılabileceğini duyurdu. Hiç düşünmüyorlar; 14 bin lira aylık alan birisi 17 bin lira kira ödemeye mahkum edilmişken; şimdi 22 bin lira kira nasıl ödeyecek? 30 bin lira kira ödeyen biri de 44 bin lira ödeyecek! Karar verenler hiç düşünmüyorlar mı? Bu insanlar ne yapacaklar diye... Akıllara zarar!

En büyük erdemlerden biri, "kendini bilmek", diğeri de "ölçülü olmak"tır. Ne kadar çok bu bilinçte olursak, başkalarını anlamak konusunda o kadar az sorun çıkacaktır. Zamları belirleyen makam sahiplerinin bilinçli ve ölçülü hareket ettiğini düşünmüyorum. Her ne kadar gözlerimiz dış dünyayı algılamaya yararsa da, bazen de içimize yöneltelim diyorum. İçimizde yolculuğa çıkalım. Kendini iyi tanırsan başkalarını da suçlamazsın! Çünkü, onlarda kendini bulursun. Onlar da kendilerini sende bulurlar. Yani ben yöneticileri değil; onları oraya getiren bizde kabahat buluyorum yine.

Her zaman güçlü olan zayıf olanı eziyor, sömürüyor. Yani patron, işveren veya devlet çalıştırdığı insana, yönettiği insana; hakkı olanı vermek istemiyor. Onların emeğini kullanarak, onlardan vergi toplayarak daha çok kar elde etmek ya da büyümek istiyor. Devlet de patronlar da; sendika sevmiyor, grev sevmiyor, eylem sevmiyor. Çünkü sistem zengini daha çok zengin, fakiri ise daha çok fakir kılmak üzerine kuruludur.

Özgür Özel'e yapılan saldırı bir provakasyondur. Aktör özellikle seçilmiştir. Cenaze töreninin olduğu zaman ve yer planlı olarak seçilmiştir. Hem gündem değiştirmeye yöneliktir hem de Türk halkının mazlumun yanında yer aldığı bilinen bir gerçektir. Bu durum, CHP aleyhinde kamuoyu oluşturmaya yarayacaktır. AK Parti'nin üzerine suç atılacaktır. Yumruk atan kişi isteseydi öldürebilirdi; çünkü kendisi daha önce iki evladını öldüren ve birini de bıçaklayan bir hükümlü. Saatlerce takip etmiş, güya Osmanlı torunu olarak "yemek kartı alamadığı" gerekçesiyle CHP Genel Başkanı'na hafif bir saldırı gerçekleştirmiştir. Üstelik TBMM'ye gelerek "Ekrem İmamoğlu'na suikast düzenleyecekler" dediği iddiası vardır. Demek ki bazı kişilerin, bu kişiden haberi vardı. Niçin adli makamların izniyle polis tarafından şüpheli görünüp takip edilmedi? Sonra CHP Genel Başkanı yani Türkiye'nin ana muhalefet lideri bu kadar mı korunmuyor? Bütün bunlar, milleti aptal zanneden provakatorlerin ekmeğine yağ sürüyor. Sonuç; bundan CHP kârlı çıkıyor, saldırganın "Özgür Özel'in cumhurbaşkanına yönelik sözleri nedeniyle bu eylemi gerçekleştirdim" demesi hükümeti de haklı çıkarıyor. İmralı olayı, şimdilik geriye bırakılıyor. Böylece bir hafta Türkiye'de enflasyon, işsizlik ve Silivri'de haksız yere tutulanlar konuşulmayacak oluyor.

Özgür Özel için "Ekrem İmamoğlu'nu bilerek cumhurbaşkanı adaylığına erkenden sürükleyip tutuklanmasının ve görevden alınmasının önünü açtı. Böylece cumhurbaşkanlığı adaylığında rakip sayısını azalttı" idiaları vardı. Özgür Özel'e yapılan saldırının provakasyon olduğu apaçık ortada. Zaman ve yer seçilmiş. Birileri zulme uğrayınca, herkes ona acır! Daha çok prim kazanır. O da ileride işe yarar. Tarihimizde örnekleri çok. İnönü, Özal, Kılıçdaroğlu da saldırıya uğramışlardı. Amaç gündem değiştirmek. Ve bence olayın arkasında uluslararası şebekeler de var. Böylece Türkiye, yakın komşuları ile ilgisini azaltacak. İç politikada ise enflasyon, hapisteki öğrenciler, hayat pahalılığı konuşulmayacak.

Uluslarası şebeke deyince de akla ilk olarak İsrail geliyor. Çünkü İsrail'in dünya çapında ajanları, kaynakları, şirketleri, politikaları var. Fakat televizyon haberlerinde İsrail'de büyük bir yangının devam ettiğini, ayrıca çöl fırtınasının da arttığını duydum. Aylardır, binlerce insanı katleden, ABD'nin şımarttığı, Katil Netanyahu'nun memleketi yoksa ilahi bir cezaya çarptırılmış olabilir mi diye düşünmekten kendimi alamadım!