• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR? - 2
06/05/2025
Türkiye’de devrimler, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla resmi hüviyetine kavuşmuştur denilebilir. Elbette Kurtuluş Savaşı’ndan önce de Osmanlı siyaseti veya toplum için devrim sayılabilecek gelişmeler söz konusuydu. Fakat bunlar kurumsallaşmamıştı ve halk içinde yaygın değildi. Devrimler, demokrasi ile değil tepeden inme gerçekleşiyordu.

 
Demokrasinin yerleşmesi Türk devrim tarihinin ikinci devrim aşamasıdır ki; bugün ülkemizde %99 denebilecek bir çoğunlukla demokratik davranma; yani kararlarda halkın oyuna başvurulması ya da yönetim erklerini yürütecek kişilerin seçim yolu ile gelmesi benimsemiştir. Vatandaşların kendine tanınan bu haklardan vazgeçme gibi bir niyeti yoktur. Vatandaş bu hakları başka ülkelerdeki gibi halk hareketleriyle, eylemlerle, kendi eliyle kazanmamıştır. Bu haklar kendilerine doğrudan cumhuriyet yöneticileri tarafından verilmiştir. Muhalif partiler bile ancak cumhuriyetin kurucu babalarının müsaadesi ile kurulabilmiştir. 

 
Ancak devrimin üçüncü aşaması yani halkın doğrudan doğruya kendini yönetmesi aşaması halen gerçekleşmemiştir. Bunda askeri darbeler kadar üstyapı devrimlerinin yani siyasi devrimlerin üretim ilişkileri ile ilgili olan altyapı devrimlerine dönüşmemesi de etkili olmuştur. Örneğin siyasal alanda tanınan özgürlük ve eşitlik; ticaret alanında, tarımda ve sanayide hiçbir zaman olmamıştır. Demokrasinin burjuvazi ayağı sağlanamamıştır. Diğer demokratik ülkelerin aksine bu durum; devrimin yarı yolda kalmasına, aksamasına ve kuruluş ile özü bakımından yenilikçi, ilerici olan cumhuriyetin durağanlaşmasına neden olmuştur. Dolayısıyla halk örgütlenmesinin ve denetiminin önündeki engeller de kırılamamıştır. 2025 yılında dahi insanlar özgürce gezme, konuşma, yazma ve düşünmekten uzaktır. 

 
Sömürü ve baskının ortadan kalkmaması, “demokratik fobi” ile doğrudan alakalıdır. CHP’nin vergi sistemi ve uygulamalarından bıkanlar 1950’de DP’ye yöneldiğinde umutlulardı. Ancak daha 50’lerin ortasında DP de güç zehirlenmesine uğramış ve demokrat olmak yerine baskı idaresini kurmuştur. 27 Mayıs ve idamlar, halkın “demokratik fobi”sini iyice artırmıştır. Kişiler, politik yaşamı sürdürmek adına her geçen gün daha fazla eziyete katlanmak ve daha az özgürlükle yetinmek zorunda bırakılmıştır. Haliyle bu da; baskıcı yönetimlere her geçen gün daha fazla ezme gücünü sağlamıştır. Bu şartlar altında halk giderek köleleşmektedir. Onların fikirleri değerlendirilmemekte efendilerin sözü geçmektedir.

 
Dünyada ve Türkiye’de liberallerin yıllarca bireycilik propagandası yapması sonucu; toplumsal bilinç ortadan kaybolmuş gibidir. Toplum, kendi kamuoyunu oluşturmaktan uzaklaşmış, ‘bana necilik’, vurdumduymazlık ve umarsızlık yaygınlaşmıştır. Bu da toplumsal hareketlerin meydana çıkmasını engellemektedir. Sosyal sınıflar kaybolmuş bunun yerine her şeyi elinde tutan zenginler sınıfı ile fakirler kalmıştır. Orta sınıf eriyip gitmiştir. Çoğulcu demokrasi de haliyle rafa kalkmıştır. Söz konusu zenginlerin çıkarı ise geri kalan her şey ertelenebilir, ötelenebilir olmuştur.

 
Ülkemiz özelinde ayrıca cumhuriyetin faziletlerinden yararlanmadan ve temel ilkelerinin uygulanmasından adım adım uzaklaşılmıştır. En önemli ilkelerden biri olan devrimcilikten vazgeçilince durağanlaşan ve çağın gerisinde kalan Cumhuriyet, laiklikten ödünler vermeye başlamış, devletçilikten uzaklaştırılıp sermayenin insafına terk edilmiştir. Anayasa’da belirtilen ilkeler sözde kalmış özde uygulanamaz olmuştur. Yani şu anda anayasanın beyin ölümü gerçekleşmiştir. 


Karşı devrimlerin demokrasi veya darbe yolu ile yıllardır aşama aşama yaptıkları faaliyetleri düşünelim. Köy enstitülerinin kapatılması, eğitimin dış ülkeler müfredatına bağlanması, ayrıca halkın dini değerlerinin kullanılarak; tutucu çevrelere güç kazandırılması ilerleyen yıllarda cumhuriyetin kurucu partisi olan CHP’nin iktidarı kaybetmesine neden olacaktır. Toplumun isteklerini, hırslarını, üreticiliğini kırmışlar onun yerine “ya şükreden ya da tüketen” bir toplum yaratmışlardır. Hele ki şükreden ya da tüketen bir toplum aynı hanede yaşıyor ise aile içi çatışmalar kaçınılmazdır. Bu nedenle cumhuriyetin ilk nesli ile ikinci nesli arasında fikir ayrılığı doğmuştur.

 
“Türk toplumunun 200 yıldır içine itildiği kapitalizmin öz kuralı plansızlıktır” sözünü de dikkate alınız. Kişilerin ve kurumların geleceği planlamaması adeta teşvik edilmekte “biz sizi sizden daha iyi düşünürüz” denilerek halkın hayal ve hedeflerine ipotek konulmaktadır. Bunu DP ile başlayan sağ parti yönetimleri başlatmıştır. Böyle bir toplum, gelişme özlemi çekmez hale gelir. Ya da gelişme sadece tüketim araçlarındaki teknolojik gelişmelere indirgenmektedir. Örneğin DP dönemi; elektrik, radyo, traktör dönemidir fakat aynı dönemde hukuk dilinde eski dile dönülmüş, ezan yeniden Arapça olarak okutulmaya başlanmış, tarikatların önü açılmıştır. Demokratik seçimlerle işbaşına gelen Demokrat Parti, demokrasi düşmanlarının mevzilendiği yer olmuştur. Bu da DP dışı çevrelerdeki “demokratik fobi”yi yükseltmiştir. Demokrasi olumlu bir kavram olarak anılırken DP ve türevleri yüzünden olumsuz bir imaja bürünmüştür.

 
Dünyada gelişmiş ülkelerin; tarım toplumundan, sanayi toplumuna ve oradan da hizmet ve bilişime ağırlık vermesi şeklinde ilerlemesi biz de eşzamanlı olmamıştır.  Toplumumuz; tarımda da sanayide de hizmet sektöründe de geri kalmıştır. Gelirdeki artışın refahtaki artışla eşdeğer olmaması da bunun göstergesidir. Geçimini sağlayamayan bir millet nasıl olacak da “demokratik fobi”sini yenebilecektir. Türk köylüsü 70’lere kadar hala ağanın eline bakmaktadır. Hukuk her yere adaleti taşıyamamıştır henüz.

 
Cumhuriyeti incelerken 30’ar yıllık devirlerle incelemek faydalı olacaktır. Öyle ki; 1920 – 1950 birinci dönemdir. Bu döneme “Kurumlaşma Dönemi” denebilir. 1950 – 1980 arası “Çatışma Dönemi” olarak nitelendirilebilir. 1980 - 2010 arası “Ayrışma Dönemi” ve 2010’dan 2040’a kadar gidecek dönem ise “Kutuplaşma Dönemi” olarak nitelendirilebilir. Türkiye “Kutuplaşma Dönemi” içinde 15 yılını geçirmiştir. Önünde bir o kadar daha süre vardır. Geleceği tahmin etmek zordur. Fakat bugüne bakıldığında gelecek açısından bazı tahminler yapılabilir. Hristiyan - Yahudi kültürünün tepe uzantıları, dünyayı tek tipleştirme politikası izlemektedirler. Tek tipleştirme şudur: Bizden yana olanlar, bize karşıt olanlar. Ki karşıt cephenin en önemlisi Türklerin varlığıdır. Türklüğün tüm maddi ve kültürel unsurlarıyla ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadırlar. Bugün sözde barış altında Türklüğü savunduğu iddia olunan partinin kullanılmasını bu bağlamda düşününüz. Üstelik milliyetçi parti ile onun karşıtı partinin ittifakına sağdaki demokratlar ve muhafazakârlar zorlanmaktadır. Aksi halde barış karşıtı ilan edileceklerdir. Zorlamanın varlığı nedeniyle “demokratik fobi” tavan yapmıştır denilebilir.


83 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR? - 4 - 11/05/2025
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR? - 4 11/05/2025
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR - 3 - 07/05/2025
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR - 3 Ahmet Eren Özen 7/5/25
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR? - 1 - 05/05/2025
DEMOKRATİK FOBİ NEDİR, NASIL AŞILIR? - 1 Ahmet Eren Özen 4/5/2025
OSMANLI'NIN AYDINLIK YÜZÜ: MİTHAT PAŞA - 01/05/2025
OSMANLI'NIN AYDINLIK YÜZÜ: MİTHAT PAŞA - Ahmet Eren Özen - 01/05/2025
ŞERİF KUTLUDAĞ HOCAYA SELAM OLSUN - 29/04/2025
ŞERİF KUTLUDAĞ HOCAYA SELAM OLSUN - Ahmet Eren Özen - 29/4/2025
HUKUKA YÖN VEREN FELSEFE - 28/04/2025
HUKUKA YÖN VEREN FELSEFE - Ahmet Eren Özen 28/4/2025
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - 01/04/2025
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - Ahmet Eren Özen - 1/4/2025
İHANET SARMALINDA TÜRKİYE - 15/03/2025
Ahmet Eren Özen - İHANET SARMALINDA TÜRKİYE - 15/3/2025
ALDATMA VE ALDATILMAK - 17/02/2025
Ahmet Eren Özen - ALDATMA VE ALDATILMAK 17/2/25
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar38.685238.8402
Euro42.978643.1508
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri