![]()
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
HUKUKA YÖN VEREN FELSEFE
28/04/2025 Dünya tarihinde çok az insan, kitlesel olarak tanınır ve ders kitaplarında okutulur. Hammurabi, bunların ilki sayılabilir. Koyduğu kurallar ile hukuk sistemini başlatmıştır diyebiliriz. Medeniyetin ve medeniyet kavramının ortaya çıktığı yer olan; Mezopotamya bölgesinde, Babil kralı olarak hüküm sürmüştür. İnsanlık tarihinin önemli aşamalarından biri olan yerleşik düzene geçilerek tarım toplumunun ortaya çıktığı on iki bin yıl önceki devrin en dikkat çekici kısmıdır onun dönemi. Hammurabi'nin kanunları yürürlüğe girdiğinde daha Roma İmparatorluğu'nun kurulmasına 1700 yıldan fazla zaman olduğunu unutmayalım. Dünya tarihini ve insan aklını etkileyen Antik Yunan filozoflarının ortaya çıkmasına ise 1200 yıl vardı! Hammurabi'nin ortaya koyduğu hukuk sistemi, Roma hukukunun egemen yargılama sistemi olduğu zamana kadar farklı ülkelerde farklı şekillerde işleyerek sürdürülür. Roma İmparatorluğu'nun en meşhur hükümdarı Jül Sezar, milattan 100 yıl önce doğmuştu ve kendisini "hayat boyu diktatör" ilan ederek hukuku kişiselleştirdi. Bu durumdan rahatsız olan pek çok kişi vardı ve bir suikast tertip ettiler. Ona suikast kuranlardan biri de evlatlığı Brütüs'tü. Brütüs cumhuriyete yeniden işlerlik kazandırmak istiyordu. Krallık, cumhuriyet ve imparatorluk devreleri geçiren Roma devletinin yöneticileri hükmettikleri bölgelerin genişliği nedeniyle büyük saygı görmüşlerdir. Ancak hiçbiri Roma hakimiyetindeki Beytlehem şehrine giden yol üzerinde, bir samanlıkta doğduğuna inanılan Nasıralı İsa kadar tanınma ve hatırlanma şerefine nail olamadılar! Şüphesiz tarihin en meşhur insanı doğduğu günden bugüne İsa'dır. O, dünya tarihini değiştiren öyle önemli bir isim olacaktı ki; hepimizin kullandığı takvimin başlangıcı bile onun doğumunu esas alacaktı. İsa kendisinden önce gelen peygamberlerin ününü sollayacak, en meşhur Firavunlar, ilkel döneme ait tanrılar onun namına erişemeyeceklerdi. Üstelik, İsa insanlardan çok farklı idi; üç hüviyeti üzerinde taşıyordu: Baba, Oğul, Kutsal Ruh. İsa'nın görünür yüzü ise; marongoz İsa, çoban İsa ve balıkçı İsa'ydı. Havralarda ders veren, hastalara şifa dağıtan bir öğretmendi. İsa ya da diğer adıyla İmmanuel (Tanrı bizimle demektir), yaptıkları ve eylemci duruşu dikkate alındığında Yahudi milletinin sufisti sayılabilir. Yani devrinin muhalifidir. Muhalefeti; Tanrı'nın adı ve dini kullanılarak kendisine ayrıcalıklı bir dünya yaratan dincilerin yarattığı "düzen"edir. İsa, imparatorluğa ve Sezar'a ise karşı değildir. O, bu dünyaya hükmetmeye gelmemiştir. "Sezar'ın hakkı Sezar'a"dır. Dolayısıyla İsa'nın İncil (Müjde) ile getirdiği hukuk sistemi daha çok "sevgi"ye ve "kurtuluşa iman"a dayanır. İslam peygamberi Hz. Muhammed, tarihin ve milletlerin İsa'dan sonra en çok tanıdığı isimdir. 571 yılında doğmuştur. Sözleriyle insanların içini ferahlatan, sözüne güvenilir, örnek bir tüccar olarak yaşarken 610 yılında peygamberliğini ilan etmiştir. Bunun üzerine kendisine yakınları dahil sırt çevirmiştir. Çok mücadele vermiş, savaşlara girmiş, doğduğu toprakları terk edip göç etmek zorunda kalmıştır. Kendisine yapılanlardan dolayı kin gütmemiş, insanları sevmiştir. Dolayısıyla o aynı zamanda bir milliyetçidir. Onun; "Ben Araplaşmış, Arabım" sözü; kimilerine göre Zülkarneyn yani Türk kökenli olduğuna dikkat çekse de Arapları, dağınık kabileler ve aşiretlerden oluşan bir toplumdan devlet sahibi bir millete dönüştürmeyi başarmıştır. İngiliz oyunlarıyla 18. yüzyılın sonlarında Osmanlı'ya karşı ortaya çıkarılan ve bugün Arap yönetiminde etkin olan Vehhabilik'in aksine Muhammed peygamber, tüm alemi kucaklayan politik anlayışı ve olgun bir siyasi ahlakı toplumuna getirmişti. Onun Allah'tan aldığına inanılan nebilik görevi ve melek Cebrail aracılığıyla indirildiği belirtilen Kuran hükümleriyle resul olarak vaaz vermesi, kitlelerin kalbinde taht kurmasını sağladı. Bugün pek çok Hristiyan, azizlerini sevdiği kadar İsa'yı sevmezken, Müslümanlar için Hazreti Muhammed, insan oğulları içinde en güzel kalpli, en hayırlı işleri yapan ve herkese de bunu öğütleyen, kusursuz ve kötülüklerden ari en mükemmel insan olarak görülerek; tüm müminlerin sevgilisi oldu. Öte yandan İslam dini Kuran hükümleriyle; hayatın her alanında kendi hukuk sistemini getirmiştir. Şeriat, İslami hukukun egemenliğini ifade eder. Bu nedenle İslam ülkelerinde uzun yıllar şeriat hükümleri geçerli olmuştur. İsa ve Muhammed'den sonra sözleri toplum üzerinde en çok etkili olan kişi ise Karl Marx'tır. Yahudi kökenli Alman felsefeci Marx, materyalist görüşe sahipti. Marx, insanın bir çeşit hayvan kökenli canlı olduğu görüşünü benimsedi ve ateist oldu. Darwin'in görüşlerinden kendi felsefesini destekleme amacıyla yararlandı. Zeki, meraklı, her şeyi öğrenmeye istekli Marx, Bonn'daki üniversitede hukuk öğrenimini sürdürmekteyken öğrenci derneklerine girdi. Trierliler Kulübü'nün ve Şiir Kulübü'nün başkanlığına seçildi. Ana baba baskısından uzak bu gençlik yıllarında coşku içinde Şiir Kulübü'nde siyasi etkinliklere katıldı. Fransa ve çeşitli ülkelerdeki 1830 devrimlerinden sonra Alman polisi önlem olarak lisede bile öğrencileri takip ettiriyordu. Bu nedenle polisle işbirliği yapan lisedeki müdür yardımcısına mezuniyet zamanı tavır alan Marx, üniversitede okurken politikayla ilgilendi ve Şiir Kulübü'nde Karl Grün ile tanıştı. Grün ile bir süre sonra görüşleri uyuşmadığı için araları açıldı. "Gerçek Sosyalist" Grün ile aralarının açılmasına neden olan şey, Marx'ın "ideal"ler yerine maddi unsurları öne koyması idi. Bu dönem Marx babasına, yazdığı şiirleri gönderiyordu. Babası ona cevaben yazdığı mektupta "şiirlerinden hiçbir şey anlamadığını" belirtti. Gene de şiir yazmaya devam etti ve bunları ileride eşi olacak Jenny'e gönderdi. Eğitimini Berlin'de sürdüren ve hukuk eğitimini felsefe ile birleştirmeye çalışan Marx, materyalizme arkadaşı Engels ile birlikte diyalektik bir çerçeve çizdi ve felsefesini buna göre şekillendirdi. Birlikte Komünist Manifesto'yu yazdılar, Marx daha sonra Das Kapital'i yazdı. Kitabı, İncil ve Kuran'dan sonra dünyada en çok okunan kitap oldu. Dünyanın politik geleceği ile ilgili yürüttüğü tahminler ise tutmadı. Fakat ondan etkilenenler, dünya siyasetini değiştirdi ve sosyalizmden ayrı bir yol açarak eski bir fikir olan "komünizm"i geliştirdiler. Komünistlerin faaliyetleri başarısız olunca; anarşistler ve sosyalistler kendilerinin haklı çıktığını savundular. Öte yandan komünizm, farklı ülkelerde farklı şekillerde işlemeye devam etmektedir. Örneğin Çin, adı komünist olan kapitalist bir yönetimi benimsemiştir. Kuzey Kore, baskıcı bir yönetime sahiptir ve liderlik babadan oğula geçer. Küba daha romantik bir komünizm yaşamaktadır. Komünist parti tarafından yönetilen ülkelerin hukukları; genel olarak parti diktatörlüğü ve partiye bağlı olarak yürütülen hiyerarşik kurallar dizisidir. Marx'ın şiirleri gibi felsefesi de kısmen anlaşılmaz olunca takipçileri de birbirlerinden farklı yollara kolayca gidebilmişlerdir. Komünist idareye sahip olan ilk devlet olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991'de çökmüştür. SSCB içinden çıkan devletlerin hemen hemen tamamı günümüzde liberal partilerce yönetilmektedir. Türkiye'de ise komünizm uzun süre yasaklı ideoloji olarak engellemelerle karşılaşmıştır. 1960'lara kadar Türkiye'de komünist sayısı 1000'i bulmadığı halde; komünizm devlet tarafından korku kaynağı ilan edildi ve halk da komünizmi öcü olarak gördü. Bugünlerde bu korku hemen hiç kalmamıştır. Türkiye'nin yasal komünist partisi Türkiye Komünist Partisi, Cumhuriyet'i savunan ve Kemalizm'e yakın bir tavır almıştır. Kemalizm ise hukuk sistemini Batı'dan almıştır. Modern hukuk sistemine sahip olan Türkiye, siyasi alanda her görüşe özgür bir ortam sağlamıştır. Ancak ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünde hala eksiklikler vardır.
Türkiye gibi dünyada da etkin olan hukuk sistemi liberal hukuk sistemidir. Bunun da kaynağı Protestan ahlakına dayanmaktadır. Protestanlık, bireyi özgülediği için kapitalizmin ruhunu oluşturur. Kapitalizmin hakimiyeti nedeniyle günümüzde ihtiyacın dışında değerler (!) yaratılarak satın alma davranışı sağlanmaya çalışılır ve algılar yönetilerek tüketimi sürekli kılma topluma dayatılır. Sermaye sınıfı, vahşi kapitalizmden demokratik kapitalizm türlerine kadar farklı yöntemler izleyerek karlarını artırmak yoluna gitmişlerdir. Haliyle de kapitalizm; kendi hukuk sistemini yaratmış, hukukun adalet yönü kapitalist sistem içerisinden bile isteye zayıflatılmıştır. Hakim takdiri veya jüri oylaması; yargılamalarda bir miktar vicdani yön sağlamaktadır. Ancak çoğunlukla maddi unsurlar, saiklerin (bir kişiyi bir davranışı yapmaya iten nedenler, tasavvurlar) önüne geçmiştir. Felsefenin, bilgelikten uzaklaşarak ekole indirgenmesi, hukukun dayanaklarının da zayıflamasına neden olmuştur. Felsefe, sadece okullarda işlenecek bir konu değildir. Felsefe hayatın dayanaklarından biridir. Hukuk kurallarının dayanağı olan irade; ya devletten ya kişiden ya dinden ya da toplumdan kaynaklanır. Oysa yönetici kişilerin; diyelim ki devlet başkanlarının, kralların vb. felsefe ile ilgisi olmazsa, devletin ideolojik felsefesi tek bir anlayışa örneğin kapitalizme indirgenirse, toplum felsefe ile bağını koparırsa ve de din felsefesi yerini din dogmatizmine terk ettiyse hukuk; adil olanı, ideal olanı nereden bulup çıkaracaktır ve nasıl uygulayacaktır? Biz bazen, hatta bazen de değil çoğunlukla; kolay olan yolu seçeriz ve yaşadığımız sorunlar karşısında suçlayacak birilerini ya da kurumları buluruz! Oysa yöneticileri seçen ya da kurumları kuran kişiler bizizdir. Bizim felsefe ile ya da hiç olmazsa akıl yürütmeyle, aklı kullanmakla olan sorunlarımızı aşmamız gerekir. Her şeyi yapay zekaya yaptırmak ve kolaya kaçmak moda oldu. İnternet ve bilgisayar teknolojileri geliştikçe işlerimiz çabuklaşırken; aklımızı ve yeteneklerimizi kullanmadığımız için köreliyor, tembelleşiyor, aptallaşıyoruz. Yapay zekaya işlerimizi yaptırdıktan sonra kalan zamanı felsefe yapmak üzerine kurgularsak belki de şikayetçi olduğumuz hukuk sistemine anlamlı bir değer katabiliriz. Çünkü herhangi bir felsefeye dayanmayan hukuk, makinalaşmıştır ve de karşısındakini de robot olarak görüp yargılar. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
OSMANLI'NIN AYDINLIK YÜZÜ: MİTHAT PAŞA - 01/05/2025 |
OSMANLI'NIN AYDINLIK YÜZÜ: MİTHAT PAŞA - Ahmet Eren Özen - 01/05/2025 |
ŞERİF KUTLUDAĞ HOCAYA SELAM OLSUN - 29/04/2025 |
ŞERİF KUTLUDAĞ HOCAYA SELAM OLSUN - Ahmet Eren Özen - 29/4/2025 |
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - 01/04/2025 |
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - Ahmet Eren Özen - 1/4/2025 |
İHANET SARMALINDA TÜRKİYE - 15/03/2025 |
Ahmet Eren Özen - İHANET SARMALINDA TÜRKİYE - 15/3/2025 |
ALDATMA VE ALDATILMAK - 17/02/2025 |
Ahmet Eren Özen - ALDATMA VE ALDATILMAK 17/2/25 |
ÖRNEK SİYASETÇİ HİLMİ URAN - 23/12/2024 |
Ahmet Eren Özen - ÖRNEK SİYASETÇİ HİLMİ URAN - 23.12.2024 |
SURİYE MESELESİNDE ERDOĞAN VE ÖTEKİLER - 09/12/2024 |
Ahmet Eren Özen - SURİYE MESELESİNDE ERDOĞAN VE ÖTEKİLER 9/12/2024 |
TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024 |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
![]() |